17 Nisan 2014 Perşembe

YAZININ TARİHİ

Tarihçe

MÖ 26. yüzyıla ait bir Sümer tableti. Tablette bir başrahibeye göreve seçildiği gün verilen hediyelerin bir listesi görülmektedir.
Arkeolojik bulgular ışığında Sümer yazı sistemi "bilinen" en eski yazı sistemidir.[1]
Sümer rahipleri yazıyı, tapınak ve depolarda bulunan malları kaydetmek amacı ile kullanmışlardı. Bu kayıtları tutarken bu işlemleri gerçekleştirenlerin isimlerini belirtme sorunu doğmuştu. Bunun üzerine kişi isimlerinin heceleri nesne adlarına benzetilerek ilgili nesnenin resimleri çizildi. Kısa zamanda o nesnelerin işaretleri nesneyi değil, o nesnenin adındaki sesleri belirtmeye başladı. Bu şekilde, hecelerin seslerini simgeleyen işaretler kullanılarak kayıtlar tutuldu. Böylece zamanla günlük konuşmaların seslerini belirten işaretler ortaya çıkmış oldu.
Yazı birdenbire ortaya çıkmadı. İnsanlar önce mağara duvarlarına, kaya ve taşlara yaşadıkları olayları anlatan resimler yaptılar. Ancak bu resimler bir olayı anlatsalar da yazı niteliği taşımamaktaydı. Zamanla bu resimlerin gelişmesiyle ideografik yazı şekli ortaya çıktı. Olaylar yine resimlerle belirtiliyor ancak resimler, kendisini değil de anlamını tanımlıyordu. Örneğin bir kuş resmi kuştan ziyade "uçmak" eylemini anlatmak için kullanılıyordu.
Mısırlılar, bu resimlerle yazının her iki şeklini de genişletip basitleştirdiler. Buna hiyeroglif yazısı denmektedir. Mısır hiyeroglifinde üç binden fazla işaret olduğu tespit edilmiştir. Bu yazı resimlerden kurtulamadığı için alfabeye geçememiştir.
Hititler ve Persler, yazılarını kilden tuğlalar üzerine ucu sivri bir çubukla yazarlardı. Onun için yazıları çok ince, çivi biçiminde çizgilere benzerdi. Bu nedenle kullandıkları yazıya "çivi yazısı" adı verilmiştir.
En eski Çin hiyeroglifleri MÖ 1766 yılına aittir. MS 200'lerde ise son şeklini bulmuştur. Bundan sonra bazı mahallî değişikliklere uğramıştır. Ancak, büyük bir değişiklik göstermemiştir. Çinliler bugün de hiyeroglif yazıyı kullanmaktadırlar.
FenikelilerSuriye'nin sahillerine yerleşmişlerdi. Ülkeleri tarım bakımından yetersiz olduğundan denizcilik ve ticaretle uğraşmışlardı. Bu nedenle ticaret yaptıkları ülkelerin uygarlıklarını incelemişler ve yaymışlardı. Bunun sonucunda 26 harften meydana gelen bir alfabe doğdu. Bu alfabe, Yunanistan'dan İtalya'ya geçti. Oradan da bütün Avrupa'ya yayıldı.
Çoğu tarihçiye göre tarih çağları, yazının bulunması ile başlar.[kaynak belirtilmeli] Çünkü insanların yaşadıkları olaylar yazının bulunması ile kayda alınmış ve bununla birlikte günümüze kadar korunmuştur.

MİCROSOFT

Microsoft

Microsoft Corporation
Microsoft logo and wordmark.svg
TipHalka açık şirket
NASDAQMSFT
KuruluşAlbuquerqueNew Mexico 1976
ŞehirOne Microsoft Way, Seattle,Washington
ÜlkeABD
Önemli kişiler
Ray Ozzie (CSA)
Craig Mundie (CRSO)
AlanYazılım
Tanıtım
ÜrünMicrosoft Windows
Microsoft Office
Xbox 360
Xbox One
Microsoft Dynamics
Windows Developer Tools
Microsoft Servers
Enterprise Software
Microsoft Game Studios
Windows Phone
Zune
Bing
Windows Live
Microsoft Security Essentials
Nokia Lumia
Nokia Asha
Gelirartış US$ 77.85 Milyar (2013)[1] artış$24.098 milyar (2010)
SahibiBill Gates
Paul Allen
Çalışan sayısı88,596 (2010)
Ana sayfaMicrosoft.com
Microsoft Seattle kampüsü
Microsoft Corporation (NASDAQMSFT), WindowsXbox gibi ürünleriyle tanınan, ABD merkezli büyük yazılım ve bilişim şirketidir.
Şirket 1975 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin Washington eyaletindeki Seattle kentinde iki üniversite öğrencisi tarafından kurulmuştur. Bu iki girişimcinin vizyonu "her ev ve her masada bir bilgisayar"dı.
Popular Electronics dergisinin 1 Ocak 1975 tarihli sayısında Altair 8800 bilgisayar sisteminin tanıtımını okuduktan birkaç gün sonra Bill Gates, bilgisayarın tasarımcısı MITS (Micro Instrumentation and Telemetry Systems) ile temasa geçti. Ekibi ile birlikte Altair 8800 üzerinde çalışan BASICyazılımlama dili geliştirdiklerini belirtti. Paul Allen MITS'e yazılımın tanıtımını yapmaya gitti. Paul Allen Altair 8800'i daha önce kullanmamış olmasına karşın tanıtımı başarılı oldu. Tanıtımın sonunda MITS Bill Gates ve Paul Allen'dan Altair bilgisayarları için BASIC yazılımlama dilinin telif hakkını satın aldı. Kârlı bir iş fırsatı yakaladıkları düşüncesiyle Bill Gates Harvard Üniversitesi'ndeki hukuk eğitimini yarıda bırakıp New Mexico eyaletininAlbuquerque şehrinde Microsoft şirketini kurdu.
Şirket, ilk uluslararası bürosunu 1 Kasım 1978'de Japonya'da açtı. 1 Ocak 1979'da şirket merkezini Washington eyaletinin Bellevue şehrine taşıdı.
Aradan geçen yıllar içinde Microsoft bir dünya devi olmuş, sahibi Bill Gates'i dünyanın en zengin insanı haline getirmiştir. Ancak bu zenginliği herkesin düşündüğü şekilde sadece geliştirdiği işletim sistemini satarak değil ayrıca sektörde ki büyük açıkları kapatabilecek nitelikte yazılan yazılımların daha kendisi için tehlike teşkil edecek aşamaya getirmeden satın almasıyla başarabilmiştir.
Microsoft artık sadece bir yazılım şirketi değil ayrıca iş ve eğlence dünyası için geliştirdiği donanımlar ilede adından söz ettirmektedir. Visual Studio ve FSX gibi büyük ve önemli çalışmaları da bulunmaktadır.
Microsoft'un grafik arabirimli güncelliğini halen koruyan işletim sistemleri;
3 Eylül 2013 tarihinde Microsoft, Nokia'nın Cihazlar ve Servisler birimlerini ve bazı Nokia patentlerini 7.2 Milyar Dolar karşılığında satın alınmıştır.[2]. Bu satın almayla birlikte Nokia'nın 18 bin'i üretimde olmak üzere, 32 bin çalışanının da Microsoft tarafına geçeceği açıklandı.

Logoları

KAYNAK:VİKİPEDİ.COM

ALBERT EİNSTEİN

Albert Einstein

Albert Einstein
Albert Einstein Head cleaned.jpg
Doğum14 Mart 1879
UlmAlman İmparatorluğu
Ölüm18 Nisan 1955 (76 yaşında)
PrincetonABD
MilliyetiAlman İmparatorluğu(1879-96, 1914-19)
Weimar Cumhuriyeti (1919-33)
İsviçre (1901-55)
ABD (1940-55)
Çalıştığı yerlerİsviçre Patent Ofisi (Bern)
Zürih Üniversitesi
Karlova Üniversitesi (Prag)
Prusya Bilim Akademisi (Berlin)
Kaiser Wilhelm Enstitüsü (Berlin)
Leiden Üniversitesi
Princeton Üniversitesi
ÖğrenimETH Zürih
Aldığı ödüllerNobel prize medal.svg 1921 Nobel Fizik Ödülü
Copley Madalyası
Max Planck Madalyası
İmza
Albert Einstein (14 Mart 1879 - 18 Nisan 1955), Yahudi asıllı Alman teorik fizikçi.
Alman İmparatorluğu'nun Ulm kentinde dünyaya gelen Einstein, yaşamının ilk yıllarını Münih'te geçirdi. Lise eğitimini ve yüksek eğitimini İsviçre'de tamamladı; fakat bir üniversitede iş bulmada yaşadığı zorluklar nedeniyle bir patent ofisinde müfettiş olarak çalışmaya başladı. 1905 yılı Einstein için bir mucize yıl oldu ve o dönemde kuramları hemen benimsenmemiş olsa da ileride fizikte devrim yaratacak olan dört makale yayınladı. 1914 yılındaMax Planck'ın kişisel ricası ile Almanya'ya geri döndü. 1921 yılında fotoelektrik etki üzerine çalışmaları nedeniyle Nobel Fizik Ödülü'ne layık görüldü.Nazi Partisi'nin iktidara yükselişi nedeniyle 1933'te Almanya'yı terk etti ve Amerika Birleşik Devletleri'ne yerleşti. Ömrünün geri kalanını geçirdiğiPrinceton'da hayatını kaybetmiştir.
Albert Einstein, özel görelilik ve genel görelilik kuramları ile iki yüzyıldır Newton mekaniğinin hakim olduğu uzay anlayışında bir devrim yaratmıştır. Sadece matematik hesaplamalar ve denklemler ile oluşturduğu kuramları sonradan deneysel olarak defalarca doğrulanmıştır. E = mc2 denklemi ile formüle ettiği kütle-enerji eşdeğerliği yıldızların nasıl enerji oluşturduğuna açıklama getirmiş ve nükleer teknolojinin önünü açmıştır. Fotoelektrik etki ve Brown hareketine getirdiği matematiksel açıklamalar, modern fiziğe diğer katkıları arasındadır. Ömrünün büyük bir kısmını bütün kuramları birleştiren bir birleşik alan kuramı yaratmaya çalışarak geçirmiş ama bu çabaları sonuçsuz kalmıştır. Einstein kuantum mekaniğinin bazı sonuçlarına, özellikle belirsizlik ilkesine oldukça şüpheci yaklaşmış fakat bu yaklaşımlar ileride geniş kabul görmüştür.
Einstein, Nazilerin nükleer bomba geliştirmesi endişesiyle ABD başkanı Roosevelt'e bir mektup göndermiş, ABD'nin nükleer çalışmalara başlamasını tavsiye etmiştir. Holokost sonrası Yahudilerin kendi ülkelerine sahip olması gerektiği fikrini savunmuş, İsrail'in kuruluşuna destek vermiştir. Çeşitli söyleşilerinde Yahudilik dinine ve diğer kutsal kitaplara inanmadığını belirtmiş, sosyalizme sempati duyan bir makale yayınlamıştır. Bertrand Russell ile birlikte nükleer silahlara karşı bir manifesto da yayınlamıştır.
Einstein, hayatı boyunca 300’den fazla bilimsel makale yayınlamıştır, ayrıca 150’den fazla bilim dışı çalışmaları da olmuştur. Başarıları ve eserleri nedeniyle Einstein sözcüğü, “dahi” ile eş anlamlı olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Çocukluğu ve eğitimi

Einstein üç yaşında, 1882
Albert Einstein 14 Mart 1879’da Almanya’nın Ulm kasabasında dünyaya geldi.[1] 1880 yazında ailesi Münih’e taşındı.[1] Münih’te babası Hermann Einstein ve amcası Jakob bir elektrik şirketi kurdular. Annesi Pauline Einstein yetenekli bir piyanistti.[2] Albert iki buçuk yaşındayken kız kardeşi Maja dünyaya geldi. Okula başlamadan önce konuşma zorlukları yaşıyordu, annesi ve babası kaygılanarak onu doktora götürmüşlerdi.[3]
Dört beş yaşlarında hasta bir şekilde yataktayken babası neşelendirmek için ona manyetik bir pusula vermişti. Pusula ibresinin hareketini o yaşta oldukça gizemli bulmuştu ve kendisinde büyük bir merak uyandırmıştı.[4]
Hermann ve Pauline Einstein Yahudi kökenli bir çiftti fakat dindar değillerdi.[2] Dini vecibelerden daha çok çocuklarının eğitimini düşünüyorlardı. Einstein beş yaşına geldiğinde onu evlerinin yakınlarında daha iyi eğitim verdiğini düşündükleri bir Katolik Hristiyan ilkokuluna yazdırdılar.[5] Einstein okula başladıktan sonra okuldaki sıkı disiplinden ve ezberci anlayıştan rahatsız olmaya başlamıştı.[6] Ama okul ile hoşnutsuzluğuna rağmen yüksek notlar alıyordu. Birinci sınıfı atlamıştı ve çoğu dönemde sınıfında birinci olmuştu.
Einstein’ın annesi Pauline çocuklarının erken yaşta müzik ile tanışmalarını istiyordu. Pauline Albert’ı keman derslerine, kız kardeşi Maja’yı ise piyano derslerine göndermişti. Albert keman derslerine altı yaşında başladı ve on dört yaşına kadar devam etti.[7] Mozart’ın sonatlarını çok beğendi ve onları çalabilmek için tekniğini geliştirmek istedi. Sonunda iyi bir amatör kemancı olmuştu ve Mozart, Beethoven sonatları çalmaktan hoşlanıyordu.[8]
Einstein dokuz buçuk yaşındayken Katolik ilkokulundan ayrıldı ve Luitpold Gymnasium’da eğitim görmeye başladı. [9] Gymnasium Antik Yunanca veLatince’ye büyük önem veriyordu.[6] Müfredatta ayrıca modern diller, coğrafyaedebiyat ve matematik de bulunuyordu. Einstein Latince ve matematikteki keskin mantığı seviyor ve bu derslerde en yüksek notları alıyordu. Gymnasium ilkokuldan çok daha sıkı bir disipline sahipti.[3] Einstein burada otoriter öğretmenler ile sürekli çatışıyordu ve öğretmenleri Einstein’ın bağımsız, isyankar kişiliğinden hiç hoşlanmıyordu.[3]
Einstein on üç yaşında, 1893
Einstein’ın ailesi, eski bir Yahudi geleneği olarak yoksul bir öğrenciyi evlerinde yemeğe davet ediyordu.[10] Max Talmud isminde yoksul bir Yahudi üniversite öğrencisi her hafta bir akşam yemeğine katılıyordu.[3] Talmud’un ziyaretleri Einstein on yaşındayken başlamıştı ve beş yıl boyunca sürmüştü. Einstein kendisinden büyük bir üniversite öğrencisi ile konuşmaktan hoşlanıyordu ve Talmud kısa sürede Einstein’ın sıradan bir çocuk olmadığını fark etmişti. Birlikte bilim, matematik ve felsefe konuşuyorlardı.[3] Einstein on üç yaşındayken, Talmud Immanuel Kant’ın “Saf Aklın Eleştirisi” kitabını getirdi. Einsten o yaşta kitabı anlamakta hiç zorlanmamış ve okulunda sürekli Kant hakkında konuşmaya başlamıştı.[3]
Talmud, Einstein’a sürekli çeşitli popüler bilim kitapları getiriyordu ve Einstein hepsini büyük bir heves ile inceliyordu.[3] Bir keresinde Talmud, Öklid’inElemanlar kitabını getirdi.[3] Einstein kitaptaki problemler üzerinde çalışmaya başladı. Yaz bitmeden önce Einstein sadece bütün problemleri çözmek ile kalmamış, ayrıca teoremlere alternatif ispatlar da bulmuştu.
Einstein on bir yaşındayken Yahudi geleneği olarak evde din dersleri almaya başlamıştı.[7] Einstein bu dönemde büyük bir dini şevk duymaya başladı ve bütün dini vecibeleri yerine getirerek dindar olmayan ailesine örnek olmak istiyordu. Şabat günü dinleniyordu, sadece Yahudiler için helal olan gıdaları yiyordu, kendi başına dini şarkılar yazmıştı.[10] Ama Einstein’ın dini şevki uzun sürmedi. Bir yıl içerisinde okuduğu bilim kitaplarının kutsal kitaplar ile çeliştiğini gördü. Sonrasında her çeşit otoriteden kuşku duymaya başladı ve şüpheci bir tavır geliştirdi.[10]
1891 yazında mühendis amcası Jakob kendisine bir cebir kitabı getirmişti. Einstein o yaz cebir kitabını çalışmaya karar verdi ve amcasından çözmek için problemler istedi. Einstein en zor ve karmaşık problemleri bile çözebiliyordu. O yaz, Einstein Pisagor teoreminin tekrar bir ispatını yaptı. Cebir vegeometriden sonra Einstein kalkülüse yöneldi. On altı yaşına geldiğinde kendi başına diferansiyel ve integral hesaplamaları ile analitik geometriyiöğrenmişti.[3]
1894’te Einstein’ın babası ve amcasının şirketi 14 yılın ardından iflas etti. İki aile birlikte İtalya’ya gitmek ve şanslarını orada denemek istediler.[1] Ailesi Albert’ın Münih’te kalıp okulunu Gymnasium’da bitirmesine karar verdi. Bu sırada Einstein on beş yaşındaydı ve liseyi bitirmesine daha üç yıl vardı. Münih’te tek başına altı ay geçirdikten sonra Einstein bunalıma girdi ve gerginleşmeye başladı. Aile doktorunu ikna ederek sinir sorunları nedeniyle kendisinin ailesinin yanında bulunması gerektiğini belirten bir rapor aldı. Einstein ailesine haber vermeden Gymnasium’dan ayrıldı ve İtalya’daki ailesinin yanına geldi.[11]
KAYNAK:VİKİPEDİ.COM DEVAMI İÇİN VİKİPEDİ.COM

ZAMAN

Zaman

Dünyanın ve Ay'ın hareketleri sonucu oluşan Güneş'in gökyüzünde hareket ettiği yanılgısı, insanlığın başlangıcından beri zamanı sembolize etmiştir.
Zaman veya vakit, ölçülmüş veya ölçülebilen bir dönem, uzaysal boyutu olmayan bir kontinyum.[1] Zaman kavramı, tarih boyunca felsefenin ilgi alanlarından biri olmasının yanı sıra matematik ve fizik çalışmalarının da önemli alanlarından biridir.

Fizikte zaman

Zaman içinde olduğumuz 3 mekân ve 1 zaman boyutlu uzay-zamanın soyut olan boyutu olarak da kabul edilir. Zaman olgusu fizikte 't' (Latince zaman anlamına gelen tempus kelimesinin baş harfi) harfiyle tanımlanır.
Zamanın objektif olarak var olup olmadığı, fiziğin en önemli ve çözülemeyen konularının başında gelir. Planck zamanı denilen saniyenin 10−43'te birinden daha kısa olan süre, fizikçilerce içinde bulunduğumuz 3+1 boyutlu uzayın sınırı ve kara delik ortamının başlangıcı olarak kabul edilir. Tıpkı ışık gibi bükülebileceği varsayılmaktadır. Bu yüzden zaman yolculuğun mümkün olup olmadığı birçok bilim adamı tarafından düşünülmektedir. Zamanın akıp akmadığı veya hangi yönde aktığı da aynı şekilde fiziğin en tartışmalı konulardandır.
Uzay-zaman'da olan her gelişmenin içindedir. Sebep-sonuç ilişkisi zaman akış oku ile ilgili olup, tersine zaman oku da teorik olarak mümkündür.
Zaman, ışık hızı ile de dolaysız ilişki içinde olup, maddenin ışık hızına yaklaşması durumunda zamanının yavaş akması, ışık hızında durması ve ışık hızı ötesinde de tersine akması; takyonlar denilen atom altı parçacıkların ışıktan hızlı hareket ettiği ve zamanlarının gelecekten geçmişe doğru aktığı veya içinde bulunduğumuz uzay-zamandan başka sonsuz sayıda da ihtimalin olabileceği hipotezleri de modern fiziğin ve rölativite teorisinin temelini oluşturan konulardandır.

Zamanın ölçümü

Zamanın tarifi konusunda tam bir uzlaşmaya varılamasa da ölçülmesi konusunda anlaşmazlık yoktur. Zaman, fizikte en hassas ölçülebilen niceliklerden biridir.[1] Zaman ölçümünde herhangi bir ana ya da aralığa rakamsal bir değer atanır. Bu atamada sürekli değişikliğe uğrayan herhangi bir fenomen kullanılabilir.
Zamanın ölçümünde kullanılan başlıca iki adet, birbirinden bağımsız ölçek vardır:

Tarihçe

İnsanoğlu, tarih boyunca çeşitli metodlarla zamanı ölçmeye çalışmıştır. İlk başta insanlar için sadece yağmurun, karın, soğuğun, sıcağın zamanını bilmek yetiyor; mevsimler hasat zamanını, göç zamanını, barınma zamanını söylüyorlardı. Gittikçe daha küçük zaman birimlerine ihtiyaç duyan insanlar, yılı aylara ve haftalara bölmeye başlamışlardır. Daha küçük zaman birimlerinin tarihi takvimle paralellik gösterir. Yılları ve günleri ilk olarak birimlere bölenler Sümerlerdir. Mısırlılarla devam eden zamanı doğru ölçme çalışmaları, Yunan ve Roma medeniyetlerinde iyice geliştirilmiştir.
Eski Mısır Rahiplerine göre zaman; enerjinin yokuluş ya da bir diğer anlamı ile enerjinin dönüşüm sürecidir ve sonsuz olan Tanrı'yı simgeler.
KAYNAK:VİKİPEDİ.COM